61’inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında organize edilen Antalya Film Forum çerçevesinde düzenlenen ‘Ustalık dersi’ne Mehmet Aslantuğ katıldı.
1985’ten itibaren sinema filmleri ve televizyon dizilerinde rol alan Mehmet Aslantuğ’un unutulmaz işleri arasında ‘Kapıları Açmak’ (Osman Sınav), ‘Yengeç Sepeti’ (Yavuz Özkan), ‘Bir Kadının Anatomisi’ (Yavuz Özkan), ‘Akrebin Yolculuğu’ (Ömer Kavur) adlı seçkin sinema filmleriyle ‘Belene’, ‘İz Peşinde’, ‘Kurtuluş’, ‘Bir İstanbul Masalı ve ‘Hanımın Çiftliği’ adlı seçkin TV dizilerinde rol alan Mehmet Aslantuğ; 1992, 1993 ve 1994’te ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında 3 kez ‘Altın Portakal’ kazandı.
REKLAM
“FİLMOGRAFİ TEK DEĞER DEĞİLDİR”
‘Ustalık dersi’, Burak Göral’ın, “90’lar ve 2000’lerde çok aktif kariyeri olan biriydiniz. Sonra bu aktiflikte işler çıkmadı. Oysa ben 2009’da siz bir de film yönetince çok sevinmiştim; hem oyuncu hem yönetmen, artık bizim de bir Kevin Costner’ımız var diye, ama devamı gelmedi. Bunun sebepleri nedir?” sorusuyla başladı. Aslantuğ, bunun gerekçesini şöyle açıkladı: 2002’de İstanbul Film Festivali’nde jüri üyesiydim. O dönem Atilla Dorsay aynı soruyu sormuştu. 90’larda sinemayla aktör olarak daha çok bir aradayken sonra özel televizyonculuk işleriyle uğraşıp sinemadan uzaklaşan bir aktör için üzülüyorum, demişti. Ama ben çok öyle düşünmüyorum aslında. Daha çok şey denebilir; Turgut Yasalar’ın da ya da başka arkadaşlarımızın da son 15 yıl içinde ‘eyvah’ dediğim filmleri var. Filmografiyi 6 film daha yukarıda tutabilirsin 3’er yıl arayla. Hatalı kararların da olabilir. Demek istiyorum ki filmografi, biricik kıymetli diye açıklamaktan imtina ederim. Hiç öyle bakmadım.
REKLAM
Üniversitede tiyatroyla birlikte 78 kuşağı olarak biz, 68 kuşağının dertlendiği yerden, sadece siyasi olarak değil, sanatta da onların dilinden etkilendik. Aktör olarak işin mutfağıyla ilişkinin birkaç bileşeni var. Ben şahsen aktörlüğün; senaryonun, yönetmenin, başkaca kıymetlerin içinde mutlaka bir değer ifade ettiğine net inanan biriyim. Bundan bağımsız bir performansı düşünmek saçmalık. Yani yönetmenin anlam oluşturma becerisi ve oradaki aralıkların tanzimi, tahkimi, o meziyetin ortaya çıkaracağı şey; aktörü var eden bir şey. Aktör, yaşı ne olursa olsun, kendini bırakırsa o hamur tadında kıymete, oradan bir yere çıkabilir. Aynı oyuncu, aynı dönemde a birikimi yönetmeni projesiyle bir şeydir, b’de hiçbir şey olabilir. Kendi deneyiminin nöbetini tutar muhakkak fakat orada anlam oluşturma derinliğindeki balansı kaybedebilir, tek başına kimse oraya yetmez.
68 kuşağı, orayı temsil eden yönetmenlerin biraz psikolojide, sosyolojide, felsefede dertlendiği teknik yanları; görüntü yönetimine ve başka meziyetlere bıraktığı ve kendilerini orada çoğaltmış yönetmenlerin dünyası, önemliydi. Orayı kademe kademe kaybediyoruz kanısındayım. Dolayısıyla bu 40 yıla yaklaşan süreçte mesela ‘Kapıları Açmak’, Mustafa Kutlu’nun eseriydi, o daha muhafazakâr iklimin yazarı gibi görünüyor, Osman Sınav’ın rejisiydi. Osman Sınav bence sonra televizyonda açtığı serüvenin dışında bir hassasiyette, bir sinema-TV öğrencisi olarak Lütfü Akadların, Metin Erksanların mirasını taşıyacak yetenekte, duyarlılıkta kendi kuşağının yönetmenlerinden biri. Şahsen aktörlüğün, özellikle bu coğrafyada, bir derdi üstlenebileceğini düşünürüm fakat mutfağın toplam kıymeti, ifadesi ve bereketi ne ise aktörlükle biricik ilişkinin kolay kolay tatmin etmediğine de inandım hep. Proje bazlı mümkün olabilir; Ömer Kavur ile buluşursunuz, okuldur; başka bir şey olabilir. Yavuz Özkan, Yusuf Kurçenli; kendi içinde bir şeydir. Mesela biz ‘Sıcak Saatler’i 1996’da Attila İlhan’ın da olduğu masada edebiyatçı Ahmet Yurdakul’la beraber hazırladık. Ülkenin mahalle dizilerine eşiklendiği bir dönemde biz derin devlete girdik mesela. Yine veranda, Kanlıca, mahalle temaslarını bir dizi öyküsü içine koyarken daha geride içerik olarak zenginlik verecek işleri bir özel televizyonda yapabiliriz, duygusunda nöbet tutmaya çalıştık.
REKLAM
“YENİ DÖNEM YÖNETMENLERİ YALNIZ”
Mehmet Aslantuğ, Burak Göral’ın; “Okul yönetmenler diye bahsettiğiniz isimlere son dönemlerde rastlayamadığınız için mi acaba daha az görünür oldunuz?” şeklindeki sorusuna şöyle cevap verdi: Bazıları teknik zorunluluk; yani o ara televizyona kontratın varsa o, bir takvim sorunu yaşatıyor. Söylediğin gerekçenin de bir payı var” cevabını verdi. Göral’ın “Artık o yönetmenler yok mu?” sorusunun cevabını ise şu sözlerle açıkladı: Şu son 3-5 yıl başkaca yoğunluklar tercih etmediğim süreçlerin içinde buldum kendimi ve dolayısıyla bir parça uzak kaldım. Adana’da jüriyken de mesela seçkinin muhataplarını, filmografilerini geri dönüp tarama ihtiyacı hissettim; yönetmenleri tek tek tanımadığım için. Şimdi oraları kapatmak gerektiğini düşünüyorum kendi adıma. Ben kıymete inanıyorum; Atilla Bey’e onu söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Bir dönem ‘Kartallar Yüksek Uçar’, ‘Yarın Artık Bugündür’, ‘Sekiz Sütuna Manşet’ gibi işler yapıldı, Attila İlhan senaryolarını izledi bu ülke! Kamyonların arkasında ‘kartallar yüksek uçar’ yazıyordu! Şimdi televizyonda, dramalarda bu derinlik yok. Aktör olarak konuşmuyorum sadece; mutfakta da derdi olan biri olarak. Adana’da da seçkinin bir yarısında psikolojik sorunları, cinsiyetten bağımsız önemli travmaları fona koysa da süreyi bereketli yönetmek ve anlam oluşturmada geriye düşmüş işler izliyoruz. Oysa bunlar film olmuş ve seçkiye kalmışlar; onların mümkünse onunun da birbiriyle çok iyi rekabet edebilmesini çok arzu ederim. Burayı rehabilite etmek, burada herkesin birbirine adım atmasını sağlamak, usta-çırak ilişkisinde de bir öğretinin, bir deneyimin işlerliğinin olduğunu hatırlatmak gerek. O bir değerdir, orayı reddetmek de bir metot haline gelmemeli. Yalnız kalıyorlar. Yalnız kalmanın etkilerini de filmin bütününde görüyorsun.
“ÜLKENİN İKLİMİ ENERJİMİZİ ÇALIYOR”
Mehmet Aslantuğ’un açıklamalarına; “Herkes biraz kendi içinde üretimini yapıyor. Belki o kuşaktan sonra şimdiki ustalar kuşağı biraz gönülsüz mü acaba aktarmak konusunda?” şeklinde yorum yapan Göral’ı, Aslantuğ, şöyle tamamladı: Bu enerjiyi ülkenin ikliminin çaldığını biliyoruz. Ekonomik ikliminin, hak ve özgürlükler konusundaki anlamsız sınavların, güvenlik başlıklı biricik hale gelen ve başkaca da hiçbir şey yokmuş gibi gereğinden fazla büyütülerek bürokrasi ve siyaseti teslim alan dil, enerjimizi çalıyor.
Burak Göral’ın, “Genel olarak hikâye anlatıcılığımız mı bozuldu?” sorusuna; “O bozuldu. Hikâye anlatıcılığı kesin tetikleyen bir sebep, orada katmanlara ihtiyaç var” cevabını veren Aslantuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: Aktörü belirleyen, yönetmenin dünyasıdır. Ben farklı disiplinlerle çoğalmanın, sosyal bilimlerden beslenmenin, biraz fonda başka derinliklerde deneyimlenmenin, usta çırak ilişkisinin oradan da beslenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bizim köprü konumunda olanların geçmişinde eksiklikleri var. Bazen başka bileşenleri unuttular, bazen sadece bir derdimiz var, onu söyleyelim derken tahammül edilmez filmler de ortaya çıktı.
Haber Kaynak : HABERTURK.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024SPOR
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024GÜNDEM
11 Aralık 2024